top of page

Torunları bayramda heykelinin elini öpüyor

17 Eyl 2006

10 yıl önce kanserden ölen babasının heykelini yapıp köydeki evlerinin bahçesine diken Aslan Başpınar: "Babam çalışkan bir insandı. Onu kazması ve küreğiyle görüp öyle algılardık"

Aşağıdaki metin Milliyet gazetesinden alınmıştır.

KAYNAK: https://www.milliyet.com.tr/pazar/torunlari-bayramda-heykelinin-elini-opuyor-171689


10 yıl önce kanserden ölen babasının heykelini yapıp köydeki evlerinin bahçesine diken Aslan Başpınar: "Babam çalışkan bir insandı. Onu kazması ve küreğiyle görüp öyle algılardık"


"Babamın heykelini basında yer alsın diye yapmadım" diyen Aslan Başpınar bu fikrin aklına nasıl geldiğini şöyle anlatıyor: "Babam çok iyi ve çalışkan bir insandı. Bağ-bahçeyle uğraşmaktan keyif alırdı. Tarlaya giderken ağzında sigarası, ayağında çizmesi, omzunda küreği olurdu. Ben de bunun anısına böyle bir heykel yapma arzusu duydum. 'Bugüne kadar birçok heykel yaptım, neden babamın heykelini yapmayayım?' dedim. Anneme bu fikrimi anlattığımda çok sevindi. Yaptığım heykeli de bahçemize diktik. Babamın heykelini her yıl ziyaret ederim.'' Yozgatlı heykeltıraş Aslan Başpınar 1996'da ölen babası Veli Başpınar'ın heykelini yaptı ve onu Darıca köyündeki evlerinin bahçesine dikti. Aslan beyin köyde yaşayan annesi Nadire Başpınar, eşinin üç yıl önce dikilen heykelini her gün ziyaret edip onunla hasret gideriyor. Babasının köyde takım elbiseyle gezmediğini belirten Başpınar, Anadolu'da insanların günlük kıyafetleriyle dolaştıklarını vurguluyor. Ardından sözlerini şöyle sürdürüyor: "Doğal halini yapmasaydım, babam olmazdı. 50 yıl sigara içmiş insanın ağzında mutlaka sigarası olmalıydı. Çalışkan insandı, kazması ve küreğiyle görüp öyle algılardık. Biz babamızı bahçede fidan dikerken, sürekli çalışırken görürdük. Onu da doğal haliyle yapmak bir sanatçı için en uygun olanı.''Oğlunun, babasının heykelini yapması 61 yaşındaki Nadire Başpınar'ı çok mutlu etmiş: "Oğlum babasını çok severdi. Heykelini yapıp üç sene önce bahçemize dikti. Ben de buna çok sevindim. Bahçede çalışırken hiç yalnızlık çekmiyorum. Kendimi eşim hep yanımdaymış gibi hissediyorum.''Nadire hanım eşini 10 yıl önce akciğer kanserinden kaybetmiş. O da eşinin hayattayken ağzından sigarasının, başından kasketinin hiç eksik olmadığını vurguluyor. "Eşim tütün, sigara ne bulursa içerdi. Ağzından sigarası hiç eksik olmazdı. Heykeli nasıl görünüyorsa, aynısı gibiydi'' diyor. Nadire hanım üç yıldır her gün eşinin heykelini ziyaret ediyor, tozunu temizledikten sonra dua okuyup hasret gideriyor. Komşularının ise eşinin heykelinin yapılmasına önceleri çok şaşırdığını belirtiyor. "Köyümüzün halkı her zaman heykelle karşılaşan insanlar değil" diyor. "Ancak bir süre sonra onlar da alışıp sahiplendiler. Çok hoşlarına gitti. Başka köylerden bu heykeli duyanlar da geliyor ve görmeden gitmiyorlar.'' "Heykeli duyanlar geliyor" Heykeltıraş Aslan Başpınar daha 12 yaşındayken heykel yapmaya ilgi duymuş: "Dedem köyde evlerin direklerinin altına, merdiven başlarına taşlardan, ahşaptan şekiller yapardı. Ben de bu motifleri çamurdan insan figürlerine dönüştürürdüm. Bu mesleği sevmemde, duvar ustası dedemin büyük etkisi olmuştur. Bu işe önce çamurla başladım.''1982'de köye gelen MTA (Maden Tetkik Araştırma) ekibi Başpınar ailesine konuk olmuş. Evdeki heykelleri gören mühendisler, bunları kimin yaptığını sormuşlar. Gerisini şöyle anlatıyor Başpınar: "Heykellerimi satın almak istediler ama ben hediye ettim. Köye tekrar geldiklerinde 'Bu çalışmaları ilgili yerlere gösterdik, çok beğendiler. Gelin, onları birlikte gösterelim' dediler. Babamdan izin alıp Ankara'ya gittim."Eserlerini Gazi Eğitim Enstitüsü'nün heykel bölümüne götüren Başpınar "Benim yüksek okul okuma şansım yoktu" diyor. "Hocalar benimle ilgilendiler, misafir öğrenci gibi enstitünün atölyelerini kullanabileceğimi söylediler. Yazları köyümde çiftçilik yapma koşuluyla enstitüde üç yıl çalıştım. Askerden dönünce bu işi meslek edindim."Aslan Başpınar'ın Ankara'da bir atölyesi var. Çalışmalarını burada yürütüyor. Yozgat'ta bir yıl önce törenle açılan Sürmeli Anıtı'ndaki sanatçı Nida Tüfekçi ve eşi Neriman Altındağ Tüfekçi'nin heykelleri de onun imzasını taşıyor.Sipariş üzerine çalışıyor: "Bana bir ozan ya da kaybettiği yakının heykelinin yapılması için gelenlere proje hazırlıyorum. İş olmadığı zamanlarda inşaatlarda duvar ve sıva işçiliği de yaparım. Üç metrelik bir heykelin maket aşaması bir ay sürüyor. Heykeli ise üç-dört ayda bitiriyorum.'' "Bu mesleği sevmemde duvar ustası dedemin büyük etkisi olmuştur" Veli Başpınar'ı görme imkanı bulamayan veya hatırlamayan torunları, bayramlarda dedelerinin heykelini ziyaret edip elini öpüyor. Örneğin, 11 yaşındaki Dilara, heykel sayesinde dedesini hiç unutmadığını söylüyor: "Dedem ben küçükken ölmüş. Onu hiç hatırlamıyorum ama heykeline bakarak özlem gideriyorum. Bayramlarda ise dedemin heykeline gelip elini öpüyorum.'' "Dedemi hiç hatırlamıyorum ama heykeline bakarak özlem gideriyorum"


Arşivlendi: http://archive.today/awGZZ

bottom of page